Flor periyoduk tablonun 2.periyodunun 17.grubunda yer alan bir elementtir. Atom numarası 9, atom ağırlığı 19, yoğunluğu 1,265 olan, kahverengimsi sarı bir rengi andıran holejen grubunun ilk elementidir. İlk olarak 1529 yılında Georgius Agricola tarafından, metallerin erime sınırını azaltmak için kullanılan bir katkı maddesi olarak tanımlandı. İlerleyen yıllarda ise Fransız kimyacı Henri Moissan flor üzerine çeşitli çalışmalar yaptı ve floru bileşiklerinden ayrıştırarak 1906 yılındaki Nobel Kimya Ödülüne layık görüldü.
Flor üç element olarak adlandırılan; toprak hava ve suyun etkileriyle bitkilerde ve hayvanlarda değişik miktarda bulunurken vücut için önemli bir halojendir. İnsan metabolizması içerisinde esas element olarak görev alan flor tüm bunların yanında diş ve kemik gibi vücudumuzda yer edinmiş sert dokularda toplanarak bu bölgelerde oluşabilecek aşınma, ağır darbe gibi durumlara karşı vücudun direncinde artış sağlayabilir. Flor vücudumuzda ortalama 2-3 gram bulunurken, dolaşım sistemimizde yer ala kanın her 100 mililitresinde yaklaşık olarak 0.3 miligram flor bulunur. Flor aynı zamanda insan vücudunun sağlam ve dayanıklı kemik, diş dokusu için ihtiyacı olan kalsiyumu destekler. Diş sağlığı (diş çürükler) içinde büyük rol oynar. Ayrıca osteoporoz olarak tıp dünyasında bilinen kemik erimesi hastalığının tedavisinde de kullanılır.
İnsan vücudu gerek duyduğu flor miktarını içme sularından, deniz ürünlerinden, elma, ıspanak, yumurta ve sakatat olarak genel bir adlandırmaya tâbi tutulan karaciğer ve böbrekten elde edebilir.
Saf olarak elde edilebilen flor, canlı organizmalar için oldukça zehirlidir. Çeşitli canlı gruplarından biri olan insan saf flor ile karşılaştığı takdirde gözlerde kızarıklık, solunum yolunda tıkanma ve ciddi miktarda tahriş gibi sorunlarla karşılaşır. Saf flora fazla maruz kalınması takdirinde durum karaciğer ve böbrek hasarına kadar gidebilir.
Flor ve bileşiklerinin 2. Dünya savaşına kadar kullanıldığı görülmemiştir. 2 Dünya Savaşı’ndan sonra ticari olarak kullanılmaya, nükleer enerji programları ve atom bombası projeleri sebebiyle yüksek miktarda üretilmeye ve işlenmeye başlamıştır.


















































































